Metis ajandaları pek tatlı, ondan aldım ben.

moleskine alacaksanız kendi sitesini takip edin, daha dün ya da önceki gün free shipping yaptılar her şeyi. Yakınlarda yine free shipping çıkar, bayağı ucuza geliyor.

metis +1

Bana metis ajandası hediye geldi çok güzel duruyor.

metis, ece

Metis'i zevk için alıyorum, arada içine bir şeyler karalamak için ama günlük işlerimde yetmiyor.
Şu soft ajanda denen şeyden aldım ben
cdn1.ofix.com
cdn1.ofix.com

Aslında Ece ajandalarını da çok seviyorum, içindeki tarihlerde "2. cemrenin düşmesi", "Böceklerin hareketlenmesi", "Kırkikindi yağmurları" gibi hava raporları ve doğa olayı tarihleri de var. Tabii ki tutmuyor ama onlara bakmak çok eğlenceli. Güne "Aaa, bugün Koz Kavuran Fırtınası varmış. Yarın da koyun kırkma zamanı. Öbür gün buğday ekilecek" diye bakmak çok eğlenceli geliyordu.

1.4 gibi diyafram açıklıklarında modeliniz birazcık yer değiştirirse netlik kaybolur. o yüzden yüksek iso (mesela, makine çok fazla gren yapmıyorsa 400, hatta 800) kullanıp mümkünse diyaframı çok açık olmadan (4-5.6 aralığında) kullanırsanız net alan derinliğini biraz genişletebilirsiniz.

eh dikkat etmek lazım tabii. ama genelde mesela altıkırbeş'ten çıkan kitaplar pek başka yayınevinde olmaz. yine ordan okumaya mahkumsun gibi sanki. genel olarak da iş bankası, can, iletişim, metis, ithaki ilk aklıma gelenlerden.

edit: yapı kredi ve ayrıntı'yı ben de ekleyebilirim, unutmuşum.

ayrıntı yayınevi bence başarılı.

kırmızı kedi

Çok sayıda kitabını okuduğum İş Bankası ve YKY var. İkisinden de memnunum.

evrensel. çevirileri genelde kötü olmuyor.

Dikkat ederim.

Can, yky, iletisim, ayrinti, sel, metis, is bankasi kultur. Bunlarin disina cikmamaya calisiyorum.

eski can iyiydi. yenilerinin kapakları berbat, bir iticilik de getirdi ister istemez.

iletişim, hala iyi bir yayınevi. yky ona keza.

ama en sevdiğim payel yayınevi. adamlarda hiç yanlış bir şey bulamadım.

eskiden yky'yi çok severdim artık hastasıyım diyemiyorum. yazarın bir fotoğrafını bas siyah üzerine al sana kitap kolaycılık gibi geliyor.

iletişim'i önsöz, sonsöz, inceleme olayları için çok seviyorum fakat fiyatları malum normalden pahalı.

iş bankası, benim bebeğim. en sempatik yayınevi, öğrenci dostu, klasikler serisine hastayım.

ithaki ve metis'i de severim. biraz tuzlu ama neyse.

ayrıntı ve altıkırkbeş de sevmediğm yayınevleri.

sel, iletişim, iş bankası, yky, metis, ithaki, can iyi.

ayrıntı ve altıkırkbeş'in underground/cool olma çabalarını sevmiyorum.

yayınevi, çevirmen/yazar detaylarına bakarım ama eski obsesifliğim yok yayınevleri üzerine.

iletişim,metis, ayrıntı
doğubatı yayınlarından da okumuşluğum var.

söylenenlerin üzerine monoKL'u eklemek isterim, çevirileri çok özenli.

Okumadığım, okumayacağım kitabı satın almam (istisnalar olabilir), dolayısıyla kitaplığıma koymam. Zaten okudukça genişler kitaplık, yoksa kolleksiyon yapmıyoruz.
İlk soruya cevap vereyim, diğerleri çok boş sorular gibi geldi.
İhsan oktay anar, puslu kıtalar atlası.

1- Asmalımescit 74 diye bir kitap okudum en son, 20lerde İstanbul'daki bohem hayatını anlatıyor, okuması keyifliydi baya.
2- Okumadıysan Terry Eagleton'ın tek romanı olan Azizler ve Alimler'i mutlaka okumalısın, ben baya etkilenmiştim. Bir de Doris Lessing'in Good Terrorist kitabı da basit bir dille yazılmış olsa da kurgusu iyiydi.
3- Philip Roth'un Öfke isimli romanı gerçekten eğlenceli, çok güzel ve akıcı bir dili bir dili var yazarın.
4- Çocuk romanı olarak bilinse de Peter Pan'ın iş kültür yayınlarından çıkmış tam metin ve orijinal çizimli kitabını almanı tavsiye ederim. Bildiğimiz Peter Pan meğer farklıymış baya.
5- Bir de klasik bir örnek gelsin: Madame Bovary, okumadıysan al elbette.

@bigbadabum kitap tavsiyesi istemenin nesi boş geldi anlamadım? ayrıca okumayacak olsam niye tavsiye isteyeyim? hem okumadığın kitabı nasıl satın almıyorsun onu da çözemedim. çok değişikmiş doğrusu. kitabı önce okuyup sonra mı satın alıyorsun? asghhdgf

puslu kıtalar atlası'nı yıllar önce okudum. hmm sen yeni okudun demek. neyse hiç okumamaktan iyidir.

1) gosteri peygamberi. Neden bilmiyorum, cok severek okudum.


4. tom robbins, parfümün dansi. Bu adam buyuklere masallar yaziyor zaten. 2 bolum icin ayni yazarin agackakan kitabini okuyabilirsin hatta.

silo - hugh howey (1)
kavgam - karl ove knausgaard (1)
rama serisi - a.c. clarke (5)
alice harikalar diyarında (tam metin) - l. carroll (4)
ölümsüz - c. valente (4)
mesaj - carl sagan (5)
ötekiler arasında - jo walton (4)
1984, fahrenheit 451, damızlık kızın öyküsü, otomatik portakal (2)
o adam babamdı, altay öktem (1)
kıyamet gösterisi - pratchett, gaiman (4)
24 saat açık kitapçının sırrı (3)
otostopçunun galaksi rehberi serisi (3)
bayan peregrine'in tuhaf çocukları (4)

bunlar bence.

1 - ölümsüzlük - kundera
4 - iskambil kağıtlarının esrarı

çok güzel sorular sormuşsun :)

1) son zamanlarda yaz mevsiminden dolayı hep hafif, romansı kitaplar okuyorum. en son kristin hannah'nın kitaplarına başladım ve çoook sevdim. önyargılı olmamak gerekiyormuş. alışverişkolik serisini de okudum, ba-yıl-dım. bu tür kitapları sevmiyorsan hiç başlama ama :) bir hostesin itirafları'nı okudum, bu da eğlenceli bir chicklitti.


aklıma gelmişken, en son """hayvanlardan tanrılara homo sapiens"""i okudum, kesinlikle kesinlikle tavsiye ederim.


2) güzel kitaplar önerilmiş zaten.

3) 1. sorunun cevabı olabilir :) kafa açtıklarını söyleyemem ama eğlenceli dille yazılmışlar ve iyi vakit geçiriyorsun, benim için bu yeterliydi. bridget jones olabilir okumadıysan.

4) okuduklarını bilmediğim için tavsiye vermek zor. çocuksu olmayan diye belirtmişsin ama okumak istediğim, çocuksu olabileceğini düşündüğüm bir seri var. yazar tamora pierce, alanna serisi.

5) avalon'un sisleri. ilk aklıma gelen bu oldu.


edit: goodreads'te muhteşem listeler var.

www.wyndhamworldwide.com bu adamlar.

spencer holst - kedilerin dili
çok zevk almıştım okurken

pessoa - şeytanın saati

aklımdaki yılan

Doğu yücel düşler kabuslar

göçmüş kediler bahçesi

bernard malamud - the magic barrel (türkçe çevirisi yok)
italo calvino - jaguar güneş altında

bir de şu:

www.youtube.com

edit: çok fazla okumadım ama caradoc evans ve dylan thomas öyküleri beni en çok çarpan öyküler olmuşlardır.

İlk aklıma gelenler, Göçmüş Kediler Bahçesi +1500
Hele "Usta Beni Öldürsen E" adlı bi öyküsü var orda Bilge Abimizin...

Dostoyevski, Beyaz Geceler.

Sait Faik, Lüzumsuz Adam, Alemdar'da Var Bir Yılan

Son olarak Sabahattin Ali'nin Kağnı-Ses-Esirler'i (özellikle orada Ses'te Köstence Güzellik Kraliçesi).

edit: Gogol'ün Petersburg öykülerini de ekleyeyim. Hatta en başlarda yazmalıydım.

thomas mann öykülerini severek okuduğunu hatırlıyorum...

what we talk about when we talk about love aldım kütüphaneden. haydi bisss.

teşekkürler...

yazmaya devam ediniz.

dursun burada kaynak olarak.

çehov'un öykü kitaplarından herhangi birisi.

mars yıllıkları, bradbury (şehir öyküsü değil deyip geçmeyin.)
bir de hasan ali toptaş var tabii.

onat kutlar - ishak
oğuz atay - korkuyu beklerken
ingeborg bachmann - otuzuncu yaş

www.youtube.com

poulopoulos, poly panou, tzeni vanou, kazantzakis, grigoris bithikotsis,

www.youtube.com

www.youtube.com

en temizi surda radyosu var. simdi müthis sarkilar caliyor misal ben dinliyorum:)

live24.gr

Rembetiko olmasa da; www.youtube.com

"Beynine bir kez hava degmeye gorsun"

en son dün bitirdiğim
pırıl bolel-son dakika

okumaya devam ettiklerim;

Potus ve Beyefendi- Tolga Tanış
Saray'dan Saray'a Türkiye'de Gazetecilik Masalı - Ümit alan
Yalan Yıllar - Can Kozonoğlu
Thomas Mann - Efendi ile Köpeği

The Paris Wife, Paula McLain isimli bir yazardan. Ernest Hemingway ve ilk eşi ile ilgili bir roman. Türkçeye de çevrilmiş.

Knausgaard'ın Kavgam'ını bitirmek üzereyim, çok iyi kitap. Sonra da Dune serisine girişeyim diyorum yaz gelmişken.

en son yabancı'yı okudum, camus'nün. şu an sartre'ın bulantı'sını okuyorum. varoluş kasıyom. zorba, koku, otomatik portakal ve 1984 var evde. bundan sonra 1984'ü okurum sanırım. bunlar bitince de kierkegaard'a dalasım var ama kafam basmaz diye korkuyom.

halit kakınç - struma

Sosyalist Feminist Proje - Nancy Holmstorm

haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonu

1q84-murakami

Patrick Rothfus'tan Sessizliğin Müziği'ni bitirdim, şimdi de 11 Doktor 11 Öykü'yü okuyorum.

d.h. lawrence - ak tavus kuşu bu kadar kolay okunan iyi kitap görmedim daha önce.

Bugday gobegini okudum hayatim degisti. Beslenme anlaminda. Iyi ki okumusum.

Poland Betrayed: The Nazi-Soviet Invasions of 1939 (Campaign Chronicles) by David G. Williamson

Beyle bişiymiş tam adı Kindle'ın sitesinden çektim. Tarih kitaplarının adı konusunda yayıncıların bir adım atması lazım artık, cümle gibi amk.

Tess gerritsen - ruh koleksiyoncusu (the keepsake)

Çehov'un öykülerini okuyorum: Köpeğiyle Dolaşan Kadın

simyacı'yı okudum en son. birkaç gün sonra da fareler ve insanlar'a başlamayı düşünüyorum.

En son Marslı ve Cam Çocuk kitaplarına başladım. İkisi de yarım şu an.

nefret ediyorum. pilliyse pilini çıkartırım kurmalıysa durduruyorum.

sta+1
başkasının evinde uyumam gerekiyorsa duvardaki saati çıkarıp başka odaya/mutfağa taşıdığım da oluyor.

tik tak ın olduğu odada uyumam. kendi evim otel orası burası hiç fark etmez alır dışarı koyarım.

bi ben mi rahatsız olmuyorum. uyurken değil normalde hani çalışırken, nette gezinirken falan saatten başka ses olmazsa ben yine rahatsız olmam.

Eskiden iyi geliyordu, simdi olumlu ya da olumsuz bir etkisi olmuyor. Etrafta daha yatmamis muhabbet eden insan sesleri dinlendiri geliyor ama. Bu dedigim yaz mevsimi icin gecerli.

Ben çok severim. Saatin tik takları olsun, saç kurutma makinesi ve elektrik süpürgesi sesi olsun. Huzur veriyor bana.

ya şuan tam da bunu düşünüyordum ve kumandayı elime alıp müziği kıstım tik takk tik taak tikkk takkk.
ben ''tik''i daha çok seviyorum mesela tikte böyle hazırlanıyor tetik çekiliyor gibi sanki ve sonra takkk patlama. tik sesi bana başlatan olarak geliyor kısacası. bide bazen hızlanıyor gibi oluyor bende o tiktaklar oraya birden dikkat kesildiğim zaman.
böyle işte bende tiktakçıyım (:

Aşırı rahatsız edici. Gündüzleri çok sessiz deüilse ortam duymuyorum ama geceleri uyuyamam. Yeğenim bile 2-3 yaşından itibaren rahatsız olmaya başladı.

çok nadiren...

evde tiktak saat varsa uyuyamam

Hiç yoğurt mayalamadım ama bildiğim kadarıyla fokurdamaya başladığında kapatıp iyice ılıdığında (yani çok ılık değil ama sıcak kesinlikle değil) içine bir fincan kadar yoğurt koyup sarıp sarmalayınca ertesi güne yenecek kıvama geliyor.
Tamamen sallıyorum ama belki çok fazla kaynatıyorsunuzdur ya da yeterince soğumasını beklemeden mayayı koyuyorsunuzdur içine?

muhtemelen süt çok sıcakken mayalıyorsun. küçük parmağınla kontrol et, ne yakacak, ne yakmayaak kıvamda olmasına dikkat etmen gerek.

yav bebek maması kontrol eder gibi serçe parmağımın ikinci boğumunu dirsek gibi yapıp bakıyorum ama yine de sıcakken mayalıyorum demek ki. bi daha ki sefer az daha bekliyip deneyeyim.

Bir de mayaladıktan birkaç saat sonra kaldırıp buzdolabına koyman lazım. Sıcakta durdukça ekşiyip sulanıyor.

o da olabilir. ben mesela mayalayıp örtüye sarıp oda sıcaklığında bırakıyorum neredeyse 7 saat kadar sonra buzdolabına koyuyorum... belki de 7 saat fazla geliyor 5-5,5 saate çekip deneyeyim sonrakinde. teşekkürler hepinize.

diğer cevaplara ek olarak, kullandığınız maya ekşi ise o da etkiler. yeni, taze, tatlı mayalık yoğurt edinin. bir de annemden duyduğum kadarıyla mayalama için ideal sıcaklık 40 derece civarıymış.

yogurt 4-4,5 saatte olur. sen 7 saat tutarak yogurttaki bakteri faaliyetini maximum sekilde devam ettiriyorsun. onun icin 4,5 saat'te dolaba al.

Maya için kullandığın yoğurt taze olacak ve süt çok sıcak olmayacak. İçine parmağını soktuğunda çok hafif yakar gibi.

kullandııgn maya yogurdunu da dgıstır

anime izle. ingilizce alt yazı ile. altyazıları okurken sözlüğe bakma. izlediğin görüntülerden kelimenin anlamını çıkar. bu şekilde kafaya kazınıyor. ( anime yerine dizi vb şeyler de olabilir. telafuz içinse ingilizce diziler, kulağın duyması lazım )

yabanci dizileri orijinal dilinde izleyerek, bazen alt yazili bazen alt yazisiz. ikisi de ayri guzel oluyor, bir de turkce ve ingilizce alt yaziyi sikildikca degistiriyorum. omegle falan gibi ortamlarda da konusma pratigi yapabilirsin. amac sifirdan birsey soylemek, cumleyi kafada kurmayi ogrenmek. simdi omegle yerine baska birsey kullaniliyor da olabilir. iste oyle aninda chat yapabilecegin bir yere gir arada, yemekten sporda konserden vs vs genel gecer konulardan bahset.

Kişiliğin büyük etkisi oluyor.
Günün büyük çoğunluğunu kulağımda kulaklık, bilgisayarda bir şeyler okuyarak geçirebilen bir insanım. Hiçbir zaman ingilizce öğrenme niyetiyle ilerlemedim.

Hep yabancı olan şeyleri merak ederdim. Çocukken yabancı kanalları izlerdim, eve ilk bilgisayar alındığında hep yabancı sitelerde dolaşır, anlamasam bile okurdum.

Zamanla tamamen anlamaya başladım. İngilizce tüm dünyada konuşulduğundan inanılmaz zengin bir dil kelime açısından. Argo, bilim, teknik, tüm dünyadan bir şeyler var.

Hiçbir şey yapmasam bile amaçsızca internette dolaşırken ingilizce radyo açık oluyor, okuduğum, izlediğim şeyler de genelde ingilizce içerik. Böyle olunca kendiliğinden öğreniyorsunuz zaten.

Eğitim olarak da okuldaki derslerden başka bir şey görmedim. Gramere takılmayın lütfen. Çok sıkıcı ve kastırıcı şeyler. Onu da sağlam öğrenmek önemli ama birincil ilke olmamalı.

Bir yere önceden yazdığım yazıdan alıntı yapayım,

1. Dil en etkili kulaktan öğrenilir. Hiç farkında olmadan ve pek bir şey yapmadan sadece düzenli "ingilizceye maruz kalma" yöntemiyle bir süre içinde çoğu şeyi anlamaya başlayabilir, cümle yapılarını kavrayabilirsiniz.

Onun için en sağlam kaynak BBC Radio 4 ve World Service benim için. Her gece uykuya dalarken ve evde başka dinleyecek bir şey yoksa fonda bu radyoyu açıyorum. Bilgisayar başındayken müzik dinlemediğinde bir sekmede bu link açık kalabilir:
www.bbc.co.uk
www.bbc.co.uk
Ayrıca telefonda BBC News veya TuneIn radyo uygulamasından her an dinleyebilirsiniz.

2. www.voscreen.com
Bu site bir çeşit facebook oyunu gibi. Facebook ile giriş yapabilirsiniz. Eğer profilde bu siteyle ilgili şeylerin çıkmasını istemiyorsanız Facebook ile giriş yaparken pencere gelecek. "Okay" butonuna değil de, "Skip" butonuna basın. Çok da önemli bir şey değil aslında. Film, dizi ve reklamlardan ortama 10 saniyelik kesitler gözükecek, türkçe karşılığı olan iki seçenek gelecek ve doğru olanı seçeceksiniz. Puanı kafana takmayın, sürekli yanlış yapabilirsiniz ama dinleme ve çevirme becerisini kısa sürede sağlam etkiler.

3. www.engvid.com
Bu da gördüğüm en sağlam İngilizce öğretme sitesi. Bunu da şöyle kullanabilirsiniz,
Yukarıda "All Lessons" diye bir link var. Ona tıklayıp gelen sayfada sol tarafta istediğin seviyeyi ve konuyu seçip "Find Lessons" butonuna tıklayarak videoları getirebilirsiniz. Çoklu seviye ve konu seçimi yapabilirsiniz. Beginner olanlar başlangıç seviyesi ve çok basit anlatıyorlar konuyu. Eğer denilenlerden bir şey anlamıyorum derseniz üstte gösterdiğim iki seçeneği düzenli kullanırsanız hocaların anlattığı şeylerin neredeyse tamamı iki üç ayda anlaşılır hale gelir.

4. Aklınıza takılan kelimelerin karşılığına tureng.com'dan bakabilirsiniz, yeni öğrenme sürecinde karşılık bilmek oldukça faydalı. Dil öğrenmeye yatkınlık varsa zaten 6 ay 1 yıl içinde dizi filmleri sadece ingilizce altyazıyla izleyip çoğunu anlayabilirsiniz. O zaman da sadece aklına çok takılan kelimelerin karşılığına bakarsınız. Bir seviyeden sonra kelimeleri tahmin yetisi gelişiyor.

5. Biraz da ingilizceyi "kafaya takmak" gerekiyor. Mesela her fırsatı değerlendirmek önemli olay. Bir bebek iki üç yaşından sonra her şeyi anlayıp konuşmaya başlıyor, biz de o yöntemi uygularsak çok iyi sonuç alıyoruz. Sadece kurs ve salt ezber pek işe yaramıyor, sıkılıp bırakınca unutuluyor. Ben sevdiğim şarkının hemen sözlerine bakarım, telefonuma müziğin yanında podcast atarım, konuşma içerikli ingilizce yayınlar dinlerim. Gözüme çarpan kelimeleri dilden dile çevirmeye çalışırım, bizdeki kelimelerin ingilizcedeki karşılığını merak ederim, google'da karşılığı aratıp cümle içinde kullanımlarına bakarım ve kalıcı öğrenmiş olurum böylece. Youtube'da bilim, sanat, gezi, komedi içerikli binlerce kanal var onları izlerim, merak ettiğim konuları ingilizce forumlardan, bloglardan okurum. O ufak seviyeyi atlayıp azıcık anlamaya başlayınca işin keyfi çok güzel çıkıyor. Hadi biraz ingilizce çalışayım gibi sıkıcı bir süreçle değil de günlük hayatta keyif yaparken dil kendiliğinden gelişmiş oluyor. Şimdilik bu kadar.

hadi ya la'nın yazdığı "düzenli olarak ingilizceye maruz kalma" kesinlikle durumu en iyi açıklayan cümlelerden biri. ben de böyle öğrendim, baya ilerledim. asıl formal eğitimi 13-15 yaş arası okulda aldım. sonra bir daha ingilizce dersi görmememe rağmen hiç bi zaman gerilemedi ingilizcem. hatta ilerledi (24 yaşındayım). ben de toefl sınavına hazırlanmamı sağlayan ingilizce geliştiren kaynakları yazmıştım. umarım işinize yarar:
eksisozluk.com

lisede geliştirdim, üniversitede zaten komple ingilizce üzerinden edebiyat yapıyoruz (abd edebiyatı okuyorum).

ingilizcemi lisede geliştirdim: her sene grameri baştan sona tekrar işliyorduk, her hafta bir film izliyorduk. onun dışında ben de sürekli film izlerdim. ama telaffuz olarak geliştirmeme en çok rap müzik yardımcı oldu. sürekli zenci rapçileri dinleye dinleye şivelerine, kullandıkları argolara, jargona vs. zamanla aşina oldum. filmler ingilizce olmasa bile sürekli ingilizce altyazılı izledim.

bunun dışında bir şey yapmadım. çok fazla pratik imkanım oldu ama zaten yabancı arkadaşlar edindiğimde ingilizcem gayet iyi seviyeye ulaşmıştı.

dolayısıyla; yaklaşık onbeş yıldır ingilizcenin içindeyim, gramerin gücüne ve önemine güvenenlerdenim. o yüzden gramer gramer gramer diyorum. hatta bir kere değil, birkaç kere incelemen gerekir grameri. sonrası zaten film, dizi, müzik, kitap derken gelişecek. ingilizceyi günlük yaşamına tamamen sokman lazım.

ayrıca rusça da biliyorum, rusça pratiğim çok iyidir ama gel gör ki tembel olduğum ve gramer çok çalışmadığım için hala takıldığım nokta çok oluyor.

yani uzun lafın kısası: gramer öğrenerek.
(gramer kurallarını birkaç yıl bakmazsan unutabiliyorsun ama konuşurken hiç gramer hatası vs. yapmıyorsun. kullanım olarak kalıyor dilinde).

edit: tabi gramer dışında kişisel pratik çok önemli. iki-üç günde bir otur ingilizce bir kompozisyon yaz mesela. haftalık 10-20 kelime ezberleyeceğim de, ezberle. colloquial sözlük al, oku falan.

bunları yaparsan gerisi sebat işi. mutlaka öğrenirsin.

okulda falan herkes gibi ingilizce dersleri gördüm.

farkı yaratan kısımlar:
*17-20 yaşları arasında yazları otellerde bellboyluk yaptım.

*sürekli film izledim (ya da ne seviyorsan onu izle yabancı dilde)

* Amerika vE uK'Daki chat odalarına girip cesurca konuşmaya çalıştım.

*Bilgisayar oyunlarındaki her bilmediğim kelimeyi bir yere not aldım.

şu an: Amerikan edebiyatı mezunuyum,ingiliz filoloji üzerine master yapıyorum ve yurt dışındayım.

Gördüğüm şey;dil öğrenmek için yetenek de lazım,ama kendini o dille çevirmek ve o dile sürekli maruz kalmak en önemlisi.

ben de hadi ya la'ya katılıyorum. 2001'de üniversitede hazırlık okuyup intermediate seviyede bitirdim, onun üzerine ingilizce eğitim almadım, ders çalışmadım. bu ay yapılan yds'de puanım 89.

özellikle dili basit olan amerikan dizilerini altyazısız izliyorum yıllardır, anlamakta zorlanıyorsam ingilizce altyazı ekliyorum.

yıllar önce bir ingiliz arkadaşım vardı, zavallıyı çok uğraştırdım. söylemek istediğim sözcüğü bilmiyorsam sözlüğe bakmak yerine "dur bekle anlatıyorum" deyip -mesela kahve için- "sıcak, koyu renkli, sert içecek" diye tanım yapıyordum o da bana "kahve o" diyordu.

öğrenci evindeyken televizyonda sürekli cnbc-e falan açık olurdu, izlemesem bile kulağımda sürekli ingilizce konuşan birileri vardı.

şimdi bana gramer anlat, birine ders çalıştır deseniz önce oturup kitaba bakmam, hatırlamam gerekir ama rahat rahat konuşuyorum, dinliyorum, okuyorum.

ben geliştirmeye yazarak başladım.. penpallar edinmiştim beginner seviyesindeyken.. ilk başlarda bir emaili ya da ingilizce mektupları yazmak için saatler harcıyordum. sonra bi baktım 2-3 dakikada yazıyorum.. tabii sonra dediğim 1-2 yıl sonra.. konuşmak işi biraz farklı. gittiğim ingilizce kursu çok iyiydi. konuşma sınıfları vardı onlara katılıyordum.. bbc yi açıp uyurdum dinlerken... couchsurfing meetinglerinde yabancılarla practise yaptım çokca.
livemocha.com 'da yazdıkların düzeltiliyor bu anlamda bence başarılı bir site.

Okul

Orta+Lise+Üniversite

Üniversiteye geldiğimde zaten oldukça iyi durumdaydı. Üniversitede unuttum bile

grammari salla diyenleri salla.
benim ilgim ortaokulda basladi. sonra anadolu lisesine gittim. muzikle oldukca gelisti. hep sozleri anlamaya calisarak dinledim ve sarkilari soyledim. universitede muzik ve yabanci forumlar haricinde pek bir sey yapmadim. forumlara yazardim cok olmasa da. daha sonra ise girdikten sonra bol bol kitap okumaya ve yabanci dizi-film izlemeye basladim. uc kere kpdsye iki kere de ieltse girdim. kpdsye ilk girisimde hic calismadan 50 puan almistim, daha sonra 72 ve 90 aldim. kpdsye cesur ozturkun kitaplariyla ve bol bol kitap okuyarak basladim. ieltse de ted videolari izleyip, bbc okuyarak ve bol bol dizi-film ile hazirlanmistim. ilkinden 6 aldim ikincisinden 7 aldim. su anda da yurtdisindayim. yurtdisinda ilk baslarda konusamiyordum dusun yani, filmlerden duydugumuz o clear ingilizce yok sokaklarda. once o soku bi yasiyoruz. listening cok hizli gelisiyo yurtdisindayken, ama ben biraz turklerle cok takildigimdan konusmamda yer yer sikintilar var halen. ieltse girsem 7 alirim belki ama yurtdisinda is bulmak icin vs yeterli degil ve en onemli iletisim alani malum speaking. neyi cok yaparsan o en cok gelisiyo. benim readingim hayvan gibi iyidir, cunku cok okudum zamaninda ama speaking icin ayni seyi soyleyemeyecegim. su ana kadar derdimi anlatamadigim bir durum olmadi ama hizli degilim o kotu.

dizi-film vs de bi yere kadar yalniz unutma. ve grammar olarak da grammar in use serilerine bak. muthis seridir.

iyelik eki olduğundan birinci şekli doğru diyorum ben de.

edit: yanlış biliyormuşum, kaynağımla geldim: tdk.gov.tr
"Özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır."

Özel isimlere gelen eklerin ayrıldığını düşünerek ikinci yazımları doğru buluyorum ben.

Burada dikkat edilmesi gereken, özel isimlere gelen eklerin türüdür. Özel isimlere gelen her ek kesme işareti ile ayrılmaz. Yapım ekleri, özel isimlere geldiği zaman yeni bir özel isim türer ve bu türeyen özel isimlere gelen ekler kesme işareti ile ayrılmaz.
Teknik bilgiyi verdikten sonra, yukardaki özel isimlere gelen eklerin türüne bakalım. Sanıyorum ki bunlar aitlik eki ve bu sebeple kesme işareti ile ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Yanlış düşünüyor da olabilirim ama mantıklı olan bu gibi.

atatürk lisesinin yakınında cenani usta var orda yaptırabilirsin. üniversite caddesinde de eser fotokopi var katon kapak cilt yapıyor ama sert kapak yapar mı bilmiyorum. ben karton kapakları önceden 5 TL ye yaptıryordum fakat zam geldi ve 8 TL oldu. tahminimce senin istediğin kapak en az 15 tl ye olur.

cenani usta +1 denedim, beğendim. yanlış hatırlamıyorsam 15 tl verdim orta kalınlıkta bir kitap için. (SGK binasından biraz ileride yer, google maps'te arayınca çıkıyor.)

mask kullandığınızda üstteki layerda bilgiler kaybolmaz. diyelim ki sildiğiniz bir yer history'den kaybolacak kadar geride kaldı ve geri getirmek istiyorsunuz, silgi kullandıysanız geri getiremezsiniz ama mask kullanınca istediğiniz kadar değişiklik yapabilirsiniz üzerinde. mask kesinlikle daha kullanışlı.

+1

ayrica maskin diger avantaji da selection yada path'e donusturebiluirsin

equality or justice diye aratarak bulabilirsiniz.

fatpastor.files.wordpress.com

bildiğiniz şeffaf oje o. vernik yerine kullanıyor sanırım.

imgur.com

www.freeimages.com (istock'un ücretsiz versiyonu)

(bkz: black books)

onların biraz dışında ama.

(bkz: luther)

Misfits

google: virtual hairstyle
www.taaz.com
www.seventeen.com
www.thehairstyler.com
(ama kıyafet ile birlikte görebilir misiniz bilmiyorum.)

tr.wikipedia.org bu geldi aklıma

çok sağolun, bakıyorum iyice. afacan beşler tanıdık gelmedi ama bazı kitap kapakları anımsattı.

Thomas brezina - dört kafadarlar serisi

afacen beşler'in serisine benzer bi de gizli yediler vardı.

elindeki kayanğı kaynak olarak gösterirsin.sıkıntı olmaz diye biliyorum ben

(ahmet, aktaran mehmet 2005:16)

dipnotta ya da metin içinde aktaran olarak göstermek gerekiyor, kaynakçada yalnızca ikinci kaynak ekleniyor. bizim (anadolu üniversitesi) tez yönetmeliğinde öyle. okulunuzun tez yönetmeliğine bakabilirsiniz.

Tez yazımında asıl olan ilk kaynağa erişmek ve ona atıfta (göndermede) bulunmaktır. Ancak, kimi durumlarda ilk kaynağa erişilemez ise aktaran kaynağa atıfta bulunulabilir. Metin içindeki ifadeler doğrudan ilgili kaynaktan değil de bu kaynağa ilişkin atıf yapan ikinci bir kaynaktan aktarılıyor ise bu durumda her iki kaynağa ilişkin gönderme bilgileri verilir. Kaynakçada ise ikincil kaynağa ilişkin bilgiler verilir.

Cümle içi gösterimine ilişkin örnek:
…Sağlam (1955’den aktaran Vural, 2008, s. 164) çalışmasında…
Cümle sonu gösterimine ilişkin örnek:
…belirtilmektedir (Sağlam, 1955’den aktaran Vural, 2008, s. 164).
Dipnot gösterimine ilişkin örnek:
1G. von Haberler (1933). The theory of international trade: with application to commercial policy. New York: MacMillian, s.5’den aktaran R. Karluk (2009). Uluslararası ekonomi teori ve politika. İstanbul: Beta Yayıncılık, s. 46.

en son "nefes alsın yeter" krizi oldu.

Global bir marka olursa sevinirim. :) bir de bu krizi nasil atlattilar basarili oldu mu?

biraz sidik yarışı oldu. ajans atlattık havasındaydı, muhalifler toparlayamadınız havasındaydı. kim yendi çok net belli değil.

www.mediacatonline.com

bir ödev hazırlanıyor gibi hissettim.

dominos'un yaşadığı krizi araştırın, iki dominos çalışanı berbat bir video çekip yayınladılardı. aşağıdaki linkte anlatılıyor ingilizce olarak biraz, çok daha detaylı anlatımları da var, ararsanız bulursunuz, türkçesi de vardır kesin epey.

agnesday.com

bir de nestle'nin kitkat ve palm yağı üzerinden yaşadığı kriz var, onu da araştırabilirsiniz.

www.cbsnews.com
şöyle bir olay var, nasıl atlattılar nasıl yönettiler bilmiyorum.

Garanti deniz vs gibi bir kaç büyük firmanın facebook hesapları ele geçirilmişti. Bunlarla ilgilenen ajansla ilgili bayağa muhabbet dönmüştü sözlükte ama ajansı hatırlayamadım. Bi günde düzeltildi facebook ile irtibata geçip.

grammarly.com

turnitin var, birkaç program daha vardı bakıp yazayım.

edit: liste buldum:
• ArticleChecker: www.articlechecker.com
• CopyCatch: www.copycatchgold.com
• CopyCatch Gold copycatch.freeserve.co.uk
• CatchItFirst: www.catchitfirst.com
• CodeMatch (incorporated in CodeSuite): www.ZeidmanConsulting.com
CodeSuite.htm
• Copyscape: www.copyscape.com
• EVE Essay Verifi cation Engine canexus.com
• Glatt Plagiarism Sevices www.plagiarism.com
• Learning Center www.plagiarism.org
• iThenticate: www.ithenticate.com
• Jplag: www.jplag.de
• MyDropBox: www.mydropbox.com
• Plagiarism.com: www.plagiarism.com
• TurnItIn: www.turnitin.com
• WCopyFind: plagiarism.phsy.virginia.edu
• Word CHECK wordchecksystem.com

Kurşunlu veya düden şelalesi olma ihtimali yüksek.

kurşunlu'ya daha çok benziyor sanki.

kurşunlu kurşunlu

Genç Werther'in Acıları

edit:

Jean Webster - Sevgili Düşmanım

Leyla Erbil - Mektup Aşkları

Rosa Lüxemburg - Sevgiliye Mektuplar

Paul Auster - Coetzee - Şimdi ve Burada

Lenin - Gorki - Devrim öncesi Devrim sonrası Anılar Mektuplar

Cemal Süreya - On Üç Günün Mektupları

Ahmed Arif - Leylim Leylim

T. Özlü - Ferid Edgü - Her Şeyin Sonundayım

kafka-milena'ya mektuplar

genç werther'in acıları.

ama tek taraflı mektuplaşma var. yani "insancıklar"daki gibi iki kahraman arasında mektuplaşmaya yer verilmemiş. sadece werther'in yazdığı mektuplar üzerinden gidiyor konuşmalar.

Aklıma gelenler:

Franz Kafka - Milena'ya Mektuplar
Cahit Sıtkı - Ziya'ya Mektuplar

Van Gogh'un Theo'ya Mektuplar'ı var, ama Werther gibi tek taraflı.

Fatma Aliye- Levayih-i Hayat

alice walker-color purple

Okumadıysan h.g. wells'ten the time machine.

Bu da az bilinir Türkiye'de ama olağanüstüdür: Neal stephenson - anathem.

ubik okumuşsundur sanırım?

tabii bir de bulabilirsen valis.

Valis'i okumadan önce LSD almanı tavsiye ederim, zira Dick kesin yazarken almış :) Bir de daha alternatif tarih gibi ama The Man in the High Castle da çok güzel.

Arthur C. Clarke - Childhood's End
Margaret Atwood - MaddAddam üçlemesi

Bir de ben şimdi Terry Pratchett'ın Discworld serisini okuyorum (şimdilik sadece DEATH romanlarını - Soul Music'e geldim daha) gerçekten çok güzeller, tavsiye ederim.

alfred bester - kaplan kaplan & yıkıma giden adam
joe haldeman - bitmeyen savaş
john scalzi - yaşlı adamın savaşı
ursula k. le guin - mülksüzler
brian stableford - asgard üçlemesi/merkeze seyahat
orson scott card - ender'in oyunu

Silo, çok iyi bir roman. yazarı Hugh Howey de söyleşiye gelecek tüyap'a. kaçırmamak lazım.

ayrıca kaplan kaplan diyecektim, demişler. damızlık kızın öyküsü çok iyidir. yaylı bacak jack var, çevirisi berbat ama kitap çok iyi. asimov'u ayrı tutacaksak oraya hiç girmiyorum. philip dick'in bütün öyküleri 1'i almadıysanız fuarda indirime girer belki. ikinci cildi de çıkacaktı, ne oldu bilmiyorum.

İş Bankası, Can, Yapı Kredi, İletişim, Sel, genellikle İthaki (ithaki'den de kötü çeviri çıkabiliyor nadiren), son zamanlarda Monokl güzel çeviriler yapıyorlar, çekinmeden alırım. 6 45 çeviri konusunda berbat, çok istediğim kitapları bile almadan önce 3 kez düşünürüm. Martı'nın çevirilerini beğenmiyorum bir de. farklı yayınevlerinden bulunabilen kitapları (klasikleri vs) mutlaka tanınan büyük yayınevlerinden almak lazım.

kasımda kitap fuarı olacak, istanbuldaysan git gez. ordaki büyük standların çoğuna güvenebilirsin.

Scott Kelby'nin yazdıklarından birini alın, iyi o adam.

www.dr.com.tr

Bence de photoshopu kitaptan öğrenmek biraz değişik olmuş. Programla ilgili how-to içeriklerin envai çeşidine internette ulaşabilirsin. Ha tasarım, font va üzerine kitaplar filan belki güzel şeylerdir. Elbette uzaktan sallıyorum. Yani bunlarin hiç birini yapmadım.

distopik değil ama fantastik olarak the kingkiller chronicle serisini kesinlikle öneririm. tuğla gibi görünmesine rağmen bi solukta okunuyo rüzgarın adı da bilge adamın korkusu da. bu ay yurtdışında yeni bi novella çıkıyo ardından da serinin son kitabı çıkacak pek ara vermeden bütün seriyi bitirebilirsin bu sayede. sayfa sayısı gözünü korkutabilir ama nasıl bittiğini anlamıyosun bile

Yüzüklerin Efendisi ? :D

2001- a space odyssey (gerçi filmi beğenince senaryo ortak-yazarı arthur clarke kitabı yazıyor. yani önce filme çekiliyor, sonra kitap çıkıyor)

not: kitap 4 seri halinde, sadece 2001 değil, ayrıca 2010, 2061 ve 3001 de var.

edit büdüt: @kobuzchu kız uyardı, a.clarke film senaryosu ve kitap üzerinde eş zamanlı çalışıyormuş. kitabı sonradan yazmamış (ama muhtemelen sonradan bitmiştir).

Zadie Smith'in kitapları (İnci Gibi Dişler olsun, Güzelliğe Dair olsun, İmza Toplayan Adam olsun) kitaptan çok senaryo okuyormuşum izlenimi vermişti bana. Güzel kitaplardı ama okurken hep kafamda Hollywood filmi sahneler canlandı.

şimdi aklıma geldi. a clockwork orange var, fahrenheit 451 ve 1984'ün de film uyarlamaları var.

yeni bi seri var yine, divergent.

bu mekanik bir "tik" sesi mi yoksa hoparlörden gelen bir ses gibi mi?

harddisk okuma sesi değilse dvd oynatıcıdan geliyor olabilir. 2009 model toshiba laptop'umda da hala var ama aynı ses mi bilemedim. belki dvd oynatıcı markasına göre vardır öyle bir şey.

saat saniyesi kadar sık değil ama ara ara tıklıyor. kimi zaman uzun süre tıklamıyor. kimi zaman sık sık tıklıyor. sonraki yıllarda aldığım farklı model toshiba'larda yok bu.

bi dvd tak ve oynat. dvd player çalışırken dinle yine yapıyor mu?

bir önceki (n550 jv) serisinde aynı problem harddisk kaynaklıydı, bunda da öyle gözüküyor. benim ilk aldığım sorunsuzdu ama 3 defa değiştirip sonuncuda düzgün bir tanesine denk gelen tanıdıklarım da oldu.

@rabban ses mekanikmiş, hoparlörden gelmiyormuş.

3 tane donen parca var ya harddisk ya dvd ya da fan. Sicaklikla baglantisi varsa fan olabilir. Bilg uzun sure kapali kalip ilk calistirdiginizda da bi muddet hic duymuyorsaniz(isinAna kadar) muhtemelen fandir. Dosya kopyalama gibi islemler yaparken dikkat cekici bir miktar artiyorsa harddisktir. Genelde bu sesler daha sik frekansta duyulur, sizin bahsettiginiz tik sesinin frekansi ne civarda?

katie holmes gibiyse beyazlarıyla evimin kadını yaparım evet.

Ben kötü bir şey düşünmem. Dikkatimi çeker, beyazları varmış diye düşünürüm ama dillendirmem.

yaşlanmış, helal olsun yaşlandığını kabul ediyor derim.

katie abla gibi ünlü, güzel, çekici biriyse yuh aq boyat şu saçları ya derim.
ama bizim komşu kamuran ablaysa dursun oyle mahsuru yok bence. bişey olmaz.

o benim ben. saclarim beyazladi, hem de oyle boyle degil tez sagolsun. ilk bi-iki teli gordugumde sasirmistim ama cok onemsememistim olur oyle diye. ama gecen yil, cok iyi isik alan bir aynada farkettim ki nerdeyse 5'te 1'ini kaybetmisim saclarin. bayagi bayagi yaslanmisik diye bi hafta falan depresyona girdiydim.

annem her gordugunde ne bu saclarinin hali, git boyat der. en cok o sinir eder beni, simdi 3 aydir gormuyor beni ustelik, iyice artmis halini ilk defa gorunce ne diycek cok merak ediyorum. ilk 5 dakka icinde kesin konuyu oraya getirir diye dusunuyorum.

cevredekilerin falan bazen uzulerek baktiklarini hissediyorum. yazik gencecik daha, bu yasta beyazlatmis saclarini diye. eskiden kapatmaya calisirdim ama simdi ugrasmiyorum da. zaten kapanacak gibi de degiller artik.

bi de sacim siyah ustelik, beyazlar kabak gibi belli ediyor kendini. ama israr ve inatla boyatmiyorum. zaten saclarim kuru ve yipranmis, bi de boyatinca daha beter zarar gorecek diye korkuyorum. hele ya bi de istedigim rengi de tutturamazlarsa, ugras dur ondan sonra. boyatmaya baslasam, zaten siyah sac, beyazlar iki gun sonra gene cikmaya baslayacak sakaklardan. 10 gunde bir dip boya yaptir, hic ugrasacak halim yok ama, yakistiramiyorum da acikcasi artik kendime. tamam ben de dogalliktan yanayim ama bu dogalliktan ziyade, bakimsizlik ve pejmurdelik gibi gelmeye basladi gozume. sanirim yakinda kizlar hangi marka boya diye acacam bir duyuru :(

@yesilimtrak ben biraz yaş kompleksine girdim 30 olmadan beyazlarla muhatap olunca ama benim kadar kafasına takan yok herhalde. bana çok kötü geliyordu.

@halanne benim de tezden sonra oldu :( boya işine hiç girmek istemiyordum. geçende tepem attı kuaföre şu beyazları birkaç tutam alıp kendi rengine boya dedim. tutturamadı rengini açık oldu. tekrar boyadı falan derken bulaştığıma pişman oldum. kuaför bile sen niye bu kadar taktın ki diyince ben mi abarttım bırakayım eski beyazlarla yoluma devam etsem mi diye düşünüyorum artık.

beyazlara rağmen saçlarını boyatmayan kadın hem doğallıktan yana olmasıyla hem de özgüveniyle ilgimi cezbeder.

ayrıca o beyaz saçı yaşlılık göstergesi olarak görenlere bir çift lafım var: ben ilk beyazımı 14 yaşında gördüm lan!

bundan biraz azı bende de var, saç siyah olmayınca bu kadar belirgin gözükmüyor gerçi. beyazım yokken saçımı neredeyse her renge boyadım, artık en fazla uçlarını boyuyorum. "aa beyazların çıkmış" diyenlere "hee evet çıktılar" deyip geçiyorum.

bir de, saçının çoğu kırlaşmış ama boyatmayan kadınlar ilginç/hoş gelirdi, o zamanlar saçımda beyaz yoktu, "saçım beyazlamaya başlayınca boyamam artık" derdim. henüz fikrim değişmedi.

katie holmes'e yakışmış. beren saat de böyle geziyordu, iyiydi bence.
öte yandan bir arkadaşım ciddi miktarda beyazla geziyordu. sonra özel bir gün için kendi rengine bir boyattı herkes vayy dedi.
yakışıyorsa kalabilir ben doğallıktan yanayım. kendim de mümkün olduğunca direneceğim boyatmamak için.
ama arkadaşımın örneğindeki gibi yakışmıyorsa da zorlamamak lazım.

(bkz: cruella de vil)

coolness !

zaten artık beyaz saç son zamanların modasıymış meğer. boşuna dert etmişim :)))

fashionassist.files.wordpress.com
i.perezhilton.com
2.bp.blogspot.com

www.glamourmagazine.co.uk

Acaip hoşuma gider.

çok çok kötü duruyor siyah saçta özellikle. yanına bile yaklaşasım gelmiyor.

benim sakalda var, başta canımı sıkmıştı artık karizmatik geliyor. bi de şekilli olsalardı iyiydi :)

komple boyatma, sık balyaj attır. ablam 30unda fakat saçı beyaz dolu. sık balyaj yaptırdı hem tamamını boyatmak zorunda kalmadı hem de doğal ve güzel durdu.

Saçı böyle olup boyatmayan biriydim. Sonra iki gün içinde 5 kişi "aaa beyazın varmış senin" deyince bana bir sinir geldi, boyattım. Hâlâ pişmanım. Demeyin aaa senin beyazın var diye, sanki bilmiyoruz.

Tam olarak beklentileri karşılamayabilir ama ot kafeye bi bakın

tayfa kitapkafe var bir de selanik caddesi'nde.

bu kadar dizi izleyip lutheri izlememen ayıp. luther>sherlock

Tam benim kafadansın :D
Graceland
Hemlock grove
My Mad Fat Diary

arrested development

edit: buff yazmış aşağıda, görünce fark ettim. freaks and geeks süper dizi. 1 sezonu var zaten.

carnivale göremedim orada galiba.

Hemen yapıştırayım
Freaks&Geeks

jekyll
in the flesh

Damages.

Ben çok beğendim hiç tahmin edilemeyen şeyler oluyo.

luther
braquo
bron/broen

listede üşendiğim için kontrol etmedim . bunlar fazla bilinmeyen, kıyıda köşede kalmış ama güzel dizilerdir.

uzuun listede gözümden kaçtı mı bilmiyorum ama Black Books ve Firefly diye eklemek istiyorum.

Coupling var, BBC komedilerinden. Kahkaha sesi yoktu diye hatırlıyorum.
(bkz: coupling)

house of cards var politik entrika falan

boardwalk empire
masters of sex

(bkz: six feet under)

the borgias

siberia demek isterdim ama yarım bıraktılar diziyi. halbuki baya baya iyi diziydi, bikaç tutarsızlık dışında. yine de 11 sağlam bölüm izlemek istersen deneyebilirsin.

(bkz: hex)

wilfred. yeni bitti zaten çok uzun da değil, bence gider.

the oz, the wire ve deadwood.

ayaklar karşıda oturanla çarpışır mı acaba geriliminden başka bir eksisi yok, diğer koltuklarla aynı genişlikte onlar da.

bir de, danışmaya sorduğumda telefon ekranından karekodu okuyabilir dediler ama o scanner gibi şey okuyamadı, kadın soyadımdan buldu bileti. dönüşte atm gibi olan bilet yazıcısından çıktı aldım, en azından gişede sıra beklememiş oldum.

şehir batıkent tarafına doğru gelişiyor son yıllarda, oralar epey hareketlendi. yeni, güzel siteler yapıldı 3-4 katlı, epey beğendik biz oraları.

banka hesabınız olması gerekiyor.

Olmadan kullanılabilir duruyor ama askıya falan alınabiliyor sınırlamalar var sanırım, bir de içine para atmak için başka paypaldan göndermeden olmuyordu sanırım, şimdi paypal kart falan çıkmış belki daha rahat kullanılabilir.

amacınızı söylerseniz yardımcı olabiliriz

siz kartınızı paypalla ilişkilendiriyorsunuz. paypal size bir kart hesap vs. vermiyor(verdiği ücretli hizmetler var orası ayrı)

para çekmek istiyorsanız, ve komisyon istemiyorsanız banka hesabıyla ilişkilendirin.

yurtdışı alışverişlerde kullanmak istiyorsanız kredi kartıyla ilişkilendirin

@ceycey e: ben aslında gerçek banka hesaplarımdan ayrı olarak bir hesap istiyordum, para biriktirmek için. yani sanal banka hesabım olarak paypal'i istiyordum.

evet biriktirirsin ama para yüklemen masraflı olur. üstelik para çekmen gerekirse, 1 hafta beklemek zorunda kalırsın.

ayrıca paypalda para tutmak pek güvenli olmaz. bir şifreyle korunuyor sadece

kısacası pek önerdiğim bir yöntem olmaz.

marduk?

@hohoya yok marduk değil. bu sene olacaktı sanki ama... bilemedim.

yılın belli zamanları mars için dönen bir geyik var. ben kendimi bildim bileli mars yılın belli bir dönemi dünyaya çok yaklaşır insanlara 2 ay varmış gibi görünür falan.
bir de bu akşam meteor yağmuru var.

soruna cevap degil ama bak bugun ve yarin perseid meteor yagmusur varmis hatta google doodle yapmis bunun icin. aksam gokyuzune bakmakda fayda var belki goruruz

www.google.com.tr

en.wikipedia.org

(bkz: cem uzan'a hapis şoku)

bu bahsettiğin haberden kaç kez okudum sayısını unuttum valla.

asteroid değil ama betelgeuse patlayıp süpernova'ya dönüştüğünde dolunay kadar aydınlık gözükecek diyorlar. fakat "bi ara" konusu biraz sıkıntılı, hemen yarın da olabilirmiş, 1 milyon yıl sonra da =)

@kobuzchu kiz galiba buydu ya bahsettiğim şey. evet.

Betelgeuse da vardı, bir de Dünya ile Ay'ın arasından bir tane asteroid geçecekti, o da kuyruklu yıldız gibi görünecekti şu hale bopp gibi, görmedik valla.

5-6 yıl kadar önce haberlerde çıkmıştı, 2021 yılında bilmem ne kadar büyüklükte (kıta ismi vermişti galiba o kadar büyük diye ya da o kadar bir alanı yok edebilir demişti tam hatırlamıyorum) bir gök taşı çarpacak ya da çok yakından teğet geçecek denmişti. Teğet geçmesi bile çok büyük bir etki yaratacakmış.

Ben olsam hediye götürürdüm. Davetlilerden tanıdıklarınız varsa onlara sorun hediye alıp almayacaklarını. Ne alınabileceği konusunda bir fikrim yok.

Bence güzel bi buket çiçek yeter de artar. Yıldönümlerini de kokteylle kutlamaları bambaşkaymış.

güzel bir şarap?

sarap diyecektim ben de.

şarap +1

Maden suyu

Evlilik yil donumunu kokteylle kutlamak. Cift olarak narsist bir combo olusturmuslar sanirim. Hediyeye gerek yok bence. Onlar evlenmis, 10 yildir evli. Iyi ki evlenmissiniz oh oh hediyesi mi ne hediyesi bu?
Sarap veya cicek olabilir. Onlar da zaten her aksam yemegine gidilen yere goturulebilecek seyler oldugundan yani.

amazon dışında, kitap için abebooks.com çok iyidir

Ankara'da Homer Kitabevi ve Bookish diye bi yer var. Homer Bestekar Sokak'ta, Bookish Filistin Caddesi'nde. Yabancı yayın satıyorlar, olmayanları da getirtiyorlar.

alibris.com

www.ebay.co.uk'e de bak aradigin kitap oralarda da olabilir daha ucuza.

aynı mantıkla ben de tüm istediklerimi tek satıcıdan alayım dedim ancak olmadı. belki benim aldığım satıcıyla ilgili bir durumdur, ama tek satıcıda bile ayarlanmıyorsa farklı satıcılarda çok zor diye düşünüyorum. ayrıca ayrı göndermesi sizin menfaatinize aslında. biri kaybolsa veya bir satıcı geç gönderse falan en azından diğerleri geliyor. bir de beraber isteyeyim kargo parasından feragat edeyim gibi bir durum yok her türlü alıyorlar ürün başına kargo ücretini.

abd'den 1 aya yakın sürdü, ingiltereden (amazon.co.uk) veya almanya'dan (amazon.de) daha hızlı geleceğini tahmin ediyorum ancak örneğin adam amazon.co.uk'den satış yapıyor ancak depom abd'de diyebiliyor aceleniz varsa buna da dikkat etmenizi tavsiye ederim.

kargo ücreti her satıcıda yazar şu şu ülkeye kitap şu kadar lira cd şu kadar lira diye oradan bakabilirsiniz. yurt dışından yaptığınız alışveriş 75 avro'dan fazla olursa gümrük vergisi ödemek zorundasınız.

ürünler amazon sisteminde amazon aracılığı ile satılıyorsa ve amazon depolarına gönderiliyorsa amazon export lcc tabiri caiz ise grup indiriminden yararlandırıyor. ilki 10 dolarsa ikinci bir ayrı siparişe 1-2 dolar katıyor.ve beraber gönderiyor sistem ayrı ayrı değilde tek kutuda geldiği için indirim veriyor.

ikinci el kitap alacaksanız amazon dışında abebooks.com'a da bakın, kitabın durumu good/very good olarak etiketlenmişse gayet iyi durumda geliyorlar ama farklı satıcılardan alırsanız ayrı ayrı gelir tabii.

www.msgsu.edu.tr
sayfa 4, İzinler ve hakların saklı tutulması

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesine bağlı yükseköğretim kurumlarında öğrencilere, Yükseköğretim Kurulunca belirlenen haklı ve geçerli nedenlerin bulunması veya öğretimlerine katkıda bulunacak üniversite dışı burs, staj, araştırma ve benzeri imkanların ortaya çıkması halinde ilgili yönetim kurulunun kararı ile izin verilebilir. İzin süreleri; bir defada en çok iki yarıyıl, öğretim süresince toplam en çok dört yarıyıl olabilir. İzinden
yararlanan öğrencinin kaydı dondurularak öğrencilik hakları saklı tutulur. İzin süresi öğretim süresinden sayılmaz.
Öğrencinin izinden yararlanabilmesi için; sağlık kurulu raporu ile belgelenmiş sağlık nedenleri, doğal afetler, tutukluluk, mahkumiyet ve askerlik tecilinin kaldırılması gibi öngörülmeyen nedenler dışında, yarıyıl başından itibaren
en geç 30 gün içinde ilgili yükseköğretim kurumuna başvurması gerekir.
Sağlık kurulu raporu ile belgelenmiş sağlık nedenleri, doğal afetler, tutukluluk, mahkumiyet ve askerlik tecilinin kaldırılması gibi öngörülmeyen nedenler dışında geçmişe dönük olarak izin verilmez.
İki yarıyıl izin verilmiş öğrencilerden birinci yarıyıl sonunda Üniversite’ye dönmek isteyenlerin bağlı bulundukları yükseköğretim kurumuna yazılı olarak başvurmaları gerekir.
Sağlık kurulu raporuyla belgelenen ruhsal bozukluğu nedeni ile tüm öğretim süresi içinde dört yarıyıl kayıt donduran öğrenciden, öğrenimine devam edebileceğini gösteren sağlık kurulu raporu istenir. Sağlık kurulu raporunu
getirmediği sürece öğrencinin kaydı yenilenmez.

Yaşadığınız apartmanda muhabbetiniz olan yaşlı birine bildirin veya Muhtara onlar gelip alacak birini bulurlar

yaşadığınız yerin belediyesi de değerlendirebilir, örneğin Eskişehir'de şöyle bir şey var www.odunpazari.bel.tr araçla gelip alabiliyorlar da hazırladığınız giysileri.

muhtar ya da belediye.

gunde 16 tur atiyormus dunya uzerinde mutlaka gectigi oluyordur. orada gorunen yorunge degisken. daha dogrusu dunya da hareket ettigi icin iss hep farkli yerlerden geciyor

bak surada canl yayini bile var www.ustream.tv

geçiyor, istasyondaki astronotların twitter'da istanbul fotoğrafı paylaştığı da oldu.

spotthestation.nasa.gov

Bu linkten şehrini seçip mail listesine üye olabilirsin. Üzerimizden geçeceği zamanlar saat kaçta, hangi yönde, kaç dk görüneceğini maille atıyorlar.

iss.astroviewer.net

location kismina sehrini yaz tumu gozukuyor

taksi 30-40 civarı bir şey tutar, hiç bulaşma.

otogarın önünden tramvaya binip "çarşı" durağında inip "osmangazi" tramvayına aktarma yaparsan yurdun önünde veya yakınlarında inersin.

belki otogar'dan direkt osmangazi'ye direkt sefer vardır ama emin değilim, aktarma en garantisi.

otogardan direkt osmangazi üniversitesi hattı var. üniversite durağında indikten sonra üniversiteden yukarı doğru 5 dakika yürürsünüz.

Özellikle ilk kitap gayet iyi. Sadece sabun köpüğü olduğu için popüler. Bu kötü bir seri olduğu anlamına gelmiyor tabi.

Distopya edebiyatında önemli bir yeri olduğunu düşünmek biraz abartı gibi geliyor bana.

Üslubu bok gibi. Ben sadece okuyayım edebiyat kısmı beni bağlamaz diyorsan al oku vakit öldürmelik kitaplar sadece.

Benim en sevdiğim seridir. Okuduğum dönem seriye biraz fazla kaptırmamın da bunda etkisi vardır. Tabii ki yine zevk renk meselesi ama bana kalırsa ciddi anlamda başarılı.

bi cesur yeni dünya seviyesinde değil. çok başarılı kurgulanan atmosfer bir ergen kızın hezeyanlarına harcanmış, çok sağlam distopya çıkardı o ortamdan. fakat okunmayacak kadar kötü de değil.

1-hayir. yeri yok.

2-fikir olarak cok güzel bir cikis noktasiydi ancak daha popüler yapabilecek ergen unsurlariyla bitirdiler benim gözümde. ha ama türkce ceviri gayet akici bir dille cevrilmis, hizla okunuyor okutturuyor.

hatta simdi gördügüm kadariyla direkt kobuzchu kiz+1.

iş filmde bitiyo. eski makinelerde filmlere gelen ışık belirliyor. filmi yakarak.. fazla ışık alırsa film komple yanıyor. foton olayı..

yeni nesil için ise; www.youtube.com
tek fark film yerine görüntü sensörü

peki bu filmin maddesel olarak özelliği nedir? nasıl ışık onu yakarak üstünde kalıcı görüntü oluşturuyor? fotoğraf makinesinin dışındayken neden yanmıyor bu filmler?

ortamın karanlık olması lazım.

@all girls dream karanlık olması gerektiğini biliyorum. O zaman daha spesifik olayım. Asıl sorum şu; filmin maddesel özelliği nedir ki foton ile etkileşime girip yanma tepkimesi verebiliyor? Mantığı gümüşün ışıkta kararmasından mı gelmektedir? Yani teknik bilgi istiyorum teorik değil.

gümüşün ışığa verdiği tepkiden kaynaklanıyor. renkli filmi falan teknik olarak anlatabilmem mümkün değil tabi ama hep gümüş yüzünden. gümüş ışıkla karşılaşınca kararıyor.
fotoğraf makinesinin dışındayken neden yanmıyor film? yıkanmamış filmi çıkarırsak yanıyor. karanlık odada önce filmdeki gümüş aktive ediliyor, filmde görüntü oluşuyor. arkasından önce tepkimeyi durduran bir çözelti, sonra da kalan gümüşleri film yüzeyinden uzaklaştıran durdurma banyosu uygulanıyor; filmin üzerinde ışığa tepki verecek bir şey kalmadığı için görüntü sabitlenmiş oluyor.

dizi kısmına the lost room diyorum. 6 bölümcük zaten, gün içinde biter de.

tanınan oyuncular oynamıyor ama bence havaya çok uygun: intouchables

arkadaşlar beinm de gözüm ve beynim var o dediklerinizi ben de görüyorum :) tamam eklemişler ayarlamışlar ama bu olayı anlatan-öğreten bi video anlatım yada resimli anlatım arıyorum.

Vermiş olduğun resimde manzara sabit bir fotoğraf ve bunun üzerine tek tek ay'ın görüntüsü yerleştirilmiş.

Aşağıdaki linkten ay'ın evrelerini görebilirsin. "magic select tool" ile siyah bir bölgeye tıklayarak tüm arkaplanı silersin ve objeleri tek tek alırsın.

www.zam.fme.vutbr.cz


www.youtube.com

Daha sonra youtube de "photoshop add object" diye arama yaparsan binlerce videosunu bulurusun.

sağlam bir tripod, kablosuz deklanşör (ya da timelapse uygulamaları) bir de fotoğraf makinesi lazım.
manual focus kullanamanız gerekiyor, böylece her karede netlik aynı noktada olur.
çok uzun süreli çekim olmayacaksa pozlama değerleri de sabit olmalı; ışık koşulları değişecekse ona göre pozlamak lazım tabii.
kablosuz deklanşör kullanacaksanız belli aralıklarla manuel olarak çekeceksiniz fotoğrafı. ya da fotoğraf makinesini bilgisayara bağlayıp, ilgili programa zaman aralığı vereceksiniz (2 saat boyunca 5 dakikada bir fotoğraf çek gibi)
sonra isterseniz photoshopta birleştirin, isterseniz video yapın. kabaca böyle.

daha fazlası için: www.google.com.tr
digital-photography-school.com

gerek görürlerse değiştirebilirler ya da buna hiç zahmet etmeden doğrudan silebilirler.

sorunuza neden olan başlığı ben değiştirdim. sağlık sorusu olmasa doğrudan silecektim.

www.eksiduyuru.com
"duyuru içeriğini açıklamaktan uzak, yalnızca "acil", "merak ettim", "bir bakar mısınız", "hangisi" gibi başlıklara sahip duyurular da silinir."

Yerden göğe kadar haklısınız ben foruma çevirmişim duyuruyu da, değiştirme durumu olduğunu bilmiyordum acaba başlığa ben ekledim de hatırlamıyorum mu diye düşündüm. Bir semptom daha(unutkanlık) eklicektim ki olay açıklığa kavuştu.) Dikkat edicem, teşekkürler.

mail adresini yazsana bana, bende var. =)
vazgeç gönül yok ama, dur bakayım belki onu da bulurum.

vpleer.ru

bunlardan biri olabilir. ben burdan indirmiştim eskiden.
evdeki bilgisayarımda vardı bahsettiğin versiyon ama format yiyince benimkiler de uçtu maalesef.

Gönderen olmazsa akşam eve gidince göndereyim. Şarkıları vardı diye hatırlıyorum.